Bizim Çakıl
Çakıltaşları canlı mıdır? Canlı olsalar neler hissederlerdi acaba?

Çakıltaşı: “Günaydııın nasılsınız arkadaşlarım?”
Derken bir köpek geliyor üzerinde duruyor. A a bu gölge de neyin nesi derken şırrrrr J ama olmadı köpek kardeş niye yaptın bunu şimdi durduk yerde? Sonra kimse beni beğenmeyecek. Taş toplarken çocuklar, “aa ne güzel taş. Ama ıııı çok kötü kokuyor bu” demeyecek mi?... Deniz gece vakti yine kabarır da ben bu sahilde hayatta kalabilirsem temizlenir hayata yine güzel bir günaydın derim. Ama beklemek gerek sabırla ve sakince… Ertesi gün güneş yine pırıl pırıl parlıyordu. Gece boyu dalgalar çakıl taşlarını hem yıkamış hem parlatmıştı. Günün ilk ışıkları çakıltaşlarının güzelliklerini farklı bir albeni ile gözler önüne seriyorkeeen, bakın neler oluyor.
Çakıltaşı: “Günaydııın nasılsınız arkadaşlaar?”
Derken bir çocuk geliyor çakıltaşlarına baka baka. Taş topluyor. Güzel şekilli, güzel ve parlak olanlarından. Yassı yumurta gibi olsun diyor. Çok hevesli. Çünkü topladığı taşları hemen resim öğretmenine gösterecek ve onun onayını alacak. Çocuğun resim öğretmeni, çok sakin ve güleryüzlü bir öğretmen. Sakinliği ders sırasında çocuklara da etki ediyor ve o dingin ortam içinde çocukların yaratıcılıkları artıyor. Bizim çakıl taşına gelene kadar biriki taşı eline alıp okşuyor pürüzsüz mü şekli güzel mi diye sonra ı-ıh beğenmiyor atıveriyor elinden… Bizim çakıltaşı daha yeni yıkanmışken deniz suyu ile pırıl pırıl orada göz kırpıyor çocuğa. Ve çocuk alıyor eline bizimkini. Evet diyor işte bu taş öğretmenime mutlulukla gösterebileceğim kadar güzel. Pürüzsüz bir yüzey, yassı yumurta gibi şekilli. Boyaması çok zevkli olacak. Yuppiii
Bizim çakılın yolcuğu başlıyor. Minik bir omuz çantasının içinde tıngır mıngır okula kadar gidiyor. Kıvançlı tabii. Eee o kadar taşın arasından seçilmek alınmak her taşa nasip olmaz. Tabii ne olacağından haberi yok ama yine de heyecanlı. Seçildi ya… Yüzlerce arkadaşından ayrılmış, onları belki de bir daha hiç göremeyecek olmak, çanta içi yolculuğu esnasında bir anda aklına geliyor. İçinden iki damla gözyaşı damlıyor, deniz suyundan… Ama bu bir macera işte, bekliyor heyecanla neler olacak diye. Çocuk arada kontrol ediyor onu çantasında sapasağlam duruyor mu diye. Arada çantaya o yumuşacık ellerini sokup seviyor bizim çakılı… Bir süre sonra yolculuğun bittiğini fark ediyor. Çanta bir yere bırakıldığında. Dışarıdaki atmosferi hissedebiliyor bizim çakıl. Çünkü sevgi dolu yürekler her zaman güzel enerji yayarlar. Bir çakıl taşı da olsanız bunu hissedebilirsiniz. Çocuk, heyecanla çantasından çıkartıyor sahilde onca çakıl taşı arasından özenerek seçtiği bizim çakılı. Öğretmeni bakıyor çok beğeniyor. Ve diyor ki: “Aferin. Beni iyi dinlemiş ve iyi anlamışsın. Tam da istediğim gibi bir çakıl taşı bulmuşsun. Zannedersem bu çakıl taşı da seni sevmiş olacak ki senin gözüne iliştirmiş kendisini. Çünkü çakıl taşları sevmediler mi birini kaçıverirler hemen küçük de olsa bir dalganın arasından engin denizlere. Gel şimdi.” Diyor ve sevgi dolu yüreğinin yansıdığı o yumuşacık ellerini, çocuğun heyecanlı minik elleri ile buluşturarak resim atölyesine götürüyor çocuğu. Resim atölyesinde şovalelerin yanında bir de masa var minik eller boya yapabilsin diye. Masaya bizim çakılı bırakıp renklere yöneliyorlar. Çakıl, gönlünden harika bir gökyüzü mavisi ve yağmurun hemen sonrasında beliriveren gökkuşağını aklından geçirirken, çocuk bunu hissetmiş gibi, “Öğretmenim. Gökkuşağı yapabilir miyiz?” diye soruyor. Öğretmeni memnuniyetle karşılıyor ve güzel bir gökkuşağı yapıyorlar bizim çakılın üzerine. Bir de diğer kalan yerlerini masmavi gökyüzü renginde boyuyorlar. Sevgi dolu yapılan her işte olduğu gibi bu da o kadar güzel oluyor ki, hem çocuk hem öğretmen, hem de bizim çakıl çok mutlu oluyorlar.
Bizim çakıl hala Akademi Maestro’da sergilenmektedir. Sevgi dolu yüreklerden, minik parmaklardan çıkmış olmanın gururu ile….